21.07.2010

iki ayda bi blog ziyaret edip, "seni de ihmal ettim çok sevgili blogcuğum, minik kuşum, canımdan bir parça, aman da ablasının gülü, oy bıdı bıdı" gibi boş laflar ve methiyelerle dolduran zihniyet ben oluyorum izninizle. ardından da gereksiz bir kararlılıkla yeni bir kayıt açıp, kendime teessüflerimi sunup, yarın, öbürSÜgün, vesaire gün tekrar geleceğime dair sözler verip kaldığım yerden devam ediyorum çok sevgili blogumu tınlamamaya. ney ise ben şimdi size daha mühim, daha iç açıcı, daha "akıcı" şeylerden (bu akıcı sıfatına da tavım) bahsedeyim de vay efendim zogfe de bitmiş yaa, nedir efendim zogfe de zirvedeyken bıraksaydı iyi ederdilerle gelmeyin bana. çok gördüm yaa, hayır gelip bana da söylemiyo ki adam -yok ben şimdi burda isim verip de- arkamdan konuşuyo, böyle bi arkadaş ortamında olsun, ne bileyim lafın gelişine olsun. "kimmiş onlar len" gibilerinden sinirlendiğinizi görüyorum daha kaydı yayınlamamış olmama rağmen nasıl yapıyorsam bunu. her neyse işte böyle pis, böyle terbiyesiz, böyle de haysiyetsiz insanlar bunlar. zogfe nasıl geri dönüyormuş görsünler bakalım. aa. gaza gelmek de değil nasıl bambaşka bi ruh hali bu bendeki de yaa. azim bildiğin, safi azim, katıksız. şu hayatta da en bi gereksiz şeylerin önde gidenidir "azim". hırs yine güzel bişey bak. hah evet bundan bahsedeyim.

küçükken aileme "ayol ne azimli çocuk vallahi güray beyciğim, nilgün hanımcığım" derlerdi beni işaret dahi etmeyerek. o zamanlar azimliydim evet. varsa yoksa birinci olacağım, nedir efendim bir derece neyim yapacağım, ödül alacağım vesaire vesaire. tabi azim çeşit çeşit, azim her yerde, ben ilk ve ortaöğretim çağındaki çocuğun azminden bahsediyorum. ne diyorduk, bence azim insanın kendine yakışanı giymesinden başka, bir de çocuğun kendini kabullendirebilme çabasıdır. öğretmenine, arkadaşlarına, ailesine, ailesinin arkadaşlarına, eve gelen misafire, börek getiren karşı komşuya, aşure götürülen üst komşuya, sokakta top oynayan sümüklü sercan'a (vallahi de random bir isim). peki şimdi gürayla nilgünün arkadaşı serpil gelip de bu çocukcaazın suratına bile bakma gereği duymadan, ona bir malmış gibi, bir (dikkat klişe:) yarış atı, bir dövüş tavuğuymuş (nasıl bir terim yaa) gibi davranmak suretiyle gürayla nilgüne "bu" çocuğun ne kadar da azimli olduğundan ayollu yahulu bahsederse, hem de çocuğun yanında, bu çocuk nasıl düzelecek? azmin güzel bir şey olduğunu düşünüp daha çok çalışacak, kendini harabedecek, en nihayetinde de lise çağına gelip de aileden bağımsız bir yaşamın varlığından haberdar olmaya başlayınca "yua okuyom ben yua" demek suretiyle yoldan çıkacak, pili bitecek ve en sonunda da azmi bırakın o "parlak" başarıdan eser kalmayacaktır muhtemelen. tabi bunları yazdım ama değişmeyen bir şey var ki o da şu: azim yine de insanın kendine yakışanı giymesidir. HER TÜRLÜ.

1 yorum: