21.04.2010

Bu diziyi Ian Somerhalder -dizideki adıyla Damon Salvatore olur kendisi- için izlemediğime ikna olmaya çalışırken düşündüm de; neden öyle diyorsun ki özge dedim, adam hem çok iyi oynuyor, hem İNANILMAZ karizmatik, hem de mimiklerine hayran olmamak elde değil ki. mavi gözlü adamları pek sevmem, açık konuşayım şimdi. mavi göz iticidir bana göre, üstelik aklıma Binbir Gece denen dizideki o pörtlek gözlü adamı getiriyor mavi göz, allah kahretsin ki Ian Somerhalder'la o adamı aynı paragraf içine aldım. ama bu adamdaki göz, göz değil. farklı bir boyuta açılan bir kapı gibi. yanlış da anlaşılmasın, "çok yahuşuhlu pepeqim yhaa"ya getirmek için söylemiyorum bunları. o gözün hakkını veriyor yahu, adam yakışıklı işte. yakışıklılıkla yetenek bir araya gelince ben ben olmaktan çıkarım. bu böyle biline.
ha diziye gelince, birkaç ama sadece birkaç boktan yanı var evet. ama çoğu vampir işine göre oldukça iyi kaçıyor bence. (True Blood bahis dışıdır) garip mimikli kıza rağmen izlenebilitesi mevcut, çok boş vaktiniz varsa tavsiye ederim. en azından bir göz gezdirin derim.
son olarak da DAMON BENİM GAMLI YASLI GÖNLÜME.
beni hayata döndüren şarkıyı sizlerle paylaşmak istiyorum sevgili okurlar.olur da bir gün sevgilinizle kankanız sizi boynuzlayıp dağa falan kaçarlarsa birlikte-mekan değişebilir tabi- bu şarkıyı dinleyiniz: Radiorama - Yeti.
Yeti Yeti diye çığrınırken tonlamanızla adeta *yeter ulan mınakoyım* derken parmaklarınızın ön planda olduğu danslarla kendinizi bulacaksınız diyorum.
şarkıyı bulamazsanız falan ben atarım,bana gelin.
NE DE OLSA bu bir sosyal sorumluluk projesidir.
Yeti Yeti diye çığrınırken tonlamanızla adeta *yeter ulan mınakoyım* derken parmaklarınızın ön planda olduğu danslarla kendinizi bulacaksınız diyorum.
şarkıyı bulamazsanız falan ben atarım,bana gelin.
NE DE OLSA bu bir sosyal sorumluluk projesidir.
20.04.2010
üç şey söyleyip gidicem.
birincisi bugün evde sıkıntıdan bütün koltuk aralarını, sehpa altlarını ve aklınıza gelebilicek kuytu köşe her yeri yoklayarak yoktan bir 5 lira var ettim. tam 5 lira. dile kolay. sonra o bozuklukların hepsini, ki tahmin edersiniz sayıca çok fazlalardı, götürüp bütünlettim. artık somut bir 5 liram vardı, gözümle görebiliyordum. üstünde 5 lira yazıyordu. sonra da gittim tek dakika beklemeden çatır çatır harcadım o parayı. ne mi aldım? e o da bana kalsın, hiç mi özelimiz olmayacak yahu.
ikincisi, asansör tarafından lanetlendiğimi düşünüyorum. evimde geçirdiğim 10 gündür asansöre ne zaman bakma fırsatım olsa, bu genelde binerken oluyor tahmin edersiniz ki, bir tanesi 7. katta oluyor, diğeri zemin katta. hayır hiç şikayet etmiyorum yanlış olmasın. zaten 7. katta oturuyorum. lakin bunun 1. katı var 2. katı var. 15'e kadar gidiyor canım. neden hep 7de? neyse uzun süredir bu düşünce içindeyken bugün paramı tamlatmaya gitmek için kapıdan çıktım. koridorda ilerledim. asansöre doğru gidiyorum. göstergenin birinde sıfır yazdığını gördüm, diğerinde de 10 yazıyordu. o kadar sevindim ki. çağırmak için basmaya giderken birden o 10. kattaki asansör inmeye başladı. ben daha basmamıştım. korku dolu gözlerle olacakları izlerken 7. katta durduğuna şahit olmak beni kendimden geçirdi. nasıl olur nasıl nasıl nasıl...diye sayıklanarak tam önüme gelip kapılarını açan asansöre bindim. korkudan değil de sinirden titriyordum. ve her ne ise, hala bunun açıklamasını yapabilmiş değilim. sensör falan taktılar heralde diye düşünüp bir nebze avutuyorum kendimi. bir ara yönetimle istişare etmem gereken bi konu artık bu.
üçüncüsü, sevgiyle kalın sevgili okurcuklar. mıç mıç.
birincisi bugün evde sıkıntıdan bütün koltuk aralarını, sehpa altlarını ve aklınıza gelebilicek kuytu köşe her yeri yoklayarak yoktan bir 5 lira var ettim. tam 5 lira. dile kolay. sonra o bozuklukların hepsini, ki tahmin edersiniz sayıca çok fazlalardı, götürüp bütünlettim. artık somut bir 5 liram vardı, gözümle görebiliyordum. üstünde 5 lira yazıyordu. sonra da gittim tek dakika beklemeden çatır çatır harcadım o parayı. ne mi aldım? e o da bana kalsın, hiç mi özelimiz olmayacak yahu.
ikincisi, asansör tarafından lanetlendiğimi düşünüyorum. evimde geçirdiğim 10 gündür asansöre ne zaman bakma fırsatım olsa, bu genelde binerken oluyor tahmin edersiniz ki, bir tanesi 7. katta oluyor, diğeri zemin katta. hayır hiç şikayet etmiyorum yanlış olmasın. zaten 7. katta oturuyorum. lakin bunun 1. katı var 2. katı var. 15'e kadar gidiyor canım. neden hep 7de? neyse uzun süredir bu düşünce içindeyken bugün paramı tamlatmaya gitmek için kapıdan çıktım. koridorda ilerledim. asansöre doğru gidiyorum. göstergenin birinde sıfır yazdığını gördüm, diğerinde de 10 yazıyordu. o kadar sevindim ki. çağırmak için basmaya giderken birden o 10. kattaki asansör inmeye başladı. ben daha basmamıştım. korku dolu gözlerle olacakları izlerken 7. katta durduğuna şahit olmak beni kendimden geçirdi. nasıl olur nasıl nasıl nasıl...diye sayıklanarak tam önüme gelip kapılarını açan asansöre bindim. korkudan değil de sinirden titriyordum. ve her ne ise, hala bunun açıklamasını yapabilmiş değilim. sensör falan taktılar heralde diye düşünüp bir nebze avutuyorum kendimi. bir ara yönetimle istişare etmem gereken bi konu artık bu.
üçüncüsü, sevgiyle kalın sevgili okurcuklar. mıç mıç.
18.04.2010
Yılın Kuaför Salonu'nu gördükten 2 saniye sonra Günün Berberi'ni görmek sıradan bir otobüs yolculuğu unutulmaz bir otobüs yolculuğu haline getirebiliyormuş.evet.bunun dışında göz pörtlemesi,istemsiz alt çene düşüşü,bön bakışlar ve kısa süreli mallaşma gibi yan etkileri de varmış.beklenmeyen bir etki görüldüğünde lütfen doktorunuza başvurunuzmuş.
16.04.2010
sevgili okurlar, bakın size ne dicem. Atamızın yatı Savarona'ya sahip çıkalım! dememi beklemiyosunuz heralde. zaten ben Nutuk da okumadım. Nutuk okumayan Atatürkçü olamazmış. rahatladım valla ne yalan söyliyim. neyse bu kayıttan sonra hepiniz terk edersiniz zaten blogumuzu. ben de İzmir'in ve İzmirlinin yanında olmaya gidiyorum şimdi. esen kalın, hoşçakalın.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)